Saturday, December 17, 2011

Nasil Iktidar oluruz?

Muharrem Ince der ki:
1- Kendi içimizdeki kavgalara son vermeliyiz,
2- Seçkinci yapı ve anlayıştan sıyrılmalıyız,
3- Daha çalışkan olmalıyız,
4- Haramdan korkan ve şu ana kadar CHP'ye oy vermemiş dürüst, namuslu vatandaşlarımızı mutlaka partiye kazandırmalıyız,
5- Ve son olarak ne yapıp edip Kürt seçmenden oy alabilmenin siyasi bir yolunu bulmalıyız.





Bence daha farkli:
1- Delegelik tamamen kaldirilmali. Halka acik CHP'ye parasiz kayit kampanyasina baslanilmasi.
2- Kurt ayrilikcilara, ilimli islamciliga yaranmayi bir tarafa birakip tam tersi CHP'nin asil Kemalist tabanina oynamasi.
3- Her vesileyle, AKP'nin her yanlisinda yeri gogu ayaga kaldirmak, gerekirse her hafta sonu mitingler duzenlemek.
4- Partiyi genc, kemalist, tam sekuler,  entellektuel, okullu insanlarla donatmak. 
5- Orta ve Dogu Anadolu koylerine 80 yildir endokrine edemedigimiz Kemalist devrimleri anlatici projelere ivedilikle baslamak. 
6- Ergenekon ve Balyoz masallarini millete anlatmak, magdur olan TSK'nin yaninda olmak, ve Siilvri'deki trajediyi bitirmenin partinin birinci amaci olmasi. CHP ve genel baskani, su ana kadar bu konuda irticayla mucadele eden TSK'nin pirlanta gibi kahraman Kemalist askerlerine karsi durum sergiledi, hic yanlarinda olmadi. Buyuk yanlis.
7- Ekonominin aslinda hic iyi olmadigini, herseyin gul pembe oldugu yalanini, halka inerek anlatmak, isci dernek ve meslek orgutlerinde de AKP karsiti degisikligi tetiklemek. 
8-  Anti-AKP propagandasi yapacak medyayi olusturmak.



Monday, November 14, 2011

Ben boyle hayata hayat mi derim.


Turkiye buyuk bir insanini kaybetti.  Gokyuzundeki pirilti, gunesin gulen yuzu olarak seni her zaman yanimizda hissedecegiz.

Bu yanliz geceler bana arkadas
Dilimde dert sarkisi gozlerimde yas
Aglarim inlerim bitmez kederim
Ben boyle hayata hayat mi derim

Ne olur, bahtima bir gunes dogsa
Benim de sevecek bir yarim olsa

Aglarim inlerim bitmez kederim
Ben boyle hayata hayat mi derim

Bu yanliz geceler bana arkadas.

ESİN AFŞAR





Saturday, November 12, 2011

Breaking Bad


Every man has a breaking point, even the most subversive, mellow husband, even the most caring, pampering mother, no-one is immune to the load of such overwhelming pressure.  All it takes is one final nudge that puts him over the top of his endurance limit. The tiniest secretion from the potent criminal gene overpowers all the good. The intensity of the will to destroy is so irresistible that vengeance is the only way to satisfy his anger. Justification is meaningless and unnecessary. Victims deserve punishment without reason.

How can someone go so bad ? What is the secret potion that has the potential to transform a mild cat into this merciless war machine ? The circumstances are not unique for every man. The life style defines how close a person is,  to breaking bad in the event of a triggering act.  A day filled with sweat and hard work lived by a peasant contrasts greatly with an aristocrat's boringly easy life-style. The level of resistance to that final blow before breaking bad is not the same for either one. Yet, both can equally be competitively murderous when they go bad. Is it the final blow or their life style, that makes these inherently different men act so similarly violent ? And regardless, is it true from their perspective that their exerted violence is justifiable?

You can not and should not use your life-style as an excuse to go bad when you happen to face with a hardship. Nothing gives you the right to claim just and fair life. Life is not promised to you to be fair and just. You can not assume your life should be handed to you in a way you'd like to live it. If you are born in a poor village, you can not reason it to go bad. Even if you live your life by doing everything right, you do not earn anything to go bad when things start to go south. Bad things happen because they are mostly random, you can not exclude yourself from it, regardless of your faith in any religion, you need to realize that you have to be good when you are expected to behave bad.  Finally, do not allow profiteers, political parties, religious leaders to use your life style to drive you bad, because they would surely like to manipulate masses by using ethnicity and religion as being factors for your unfair life.

Friday, September 16, 2011

Erdogan ve avanesi neden var, nasil olustu?

70'lerin yollari camurlu gecekondu mahallesinde yetismek herkesin hayal ettigi bir genclik olmasa gerek.  O yillarda tuketim toplumuna henuz donusmemis bir Turkiye'de insanlari mutlu edecek, bu melankolik ortamdan uzaklastiracak yegane uyusturucu, futboldu.  Dun gibi hatirlarim, o yillarin rengi bana sanki hep gri gibi gelir, dumandan, araba egzozundan, kalabalik otobuslerin nefes ve ter kokan rutubetli havasindan olsa gerek, hep boyle hatirlarim 70'leri.  Annem ve babam, ikisi de calisir ben ve kardesim evde komsularimizin basinda boza pisirirdik. Ben simdiki Yuksel Caddesi'nin onundeki duvarda oldukca zengin teksas tommiks kolleksiyonumu satisa cikarir, mahallenin cocuklariyla hem bunlari okur, hem de oyun oynardik. Aksama bir tanesini bile satamadigim bu kitaplari, o zamanlar benim icin cok genis gibi gorunen Bulvar caddesini gecerek Sakarya'daki Gorali pasajinda, eski kitap alip satan kir sacli amcaya goturur 3 verir 1 yeni kitapla becaish ederdim.  Mutlu bir bicimde eve donerken, her zaman olmasa da, topu 25 kurusa Hudaverdi Pastanesi'nden kaymakli dondurma almayi da ihmal etmezdim. Yani benim grimin icinde gokkusaginin da renkleri vardi. Ama bunun asil nedeni, annemin ve babamin bize olanakladigi, zengin degil ama okumus orta sinif ailesinde yetisme luksune sahip olmamdi. Buna eminim. Bizim evimizde kitap okunur, herkesin dusuncesine saygi duyulurdu, ozgur dusunce ve inandigini korkmadan soyleyebilme kendiliginden olagelmisti bizim ailemizde. Kadin ve erkek esitligi, bizim icin farklilik degil hic farketmedigimiz normal bir durumdu. Oyle fazla kapali insan da gormezdik sokaklarda. Blakis, kisa etek modasi hala devam ediyordu ve insanlar uzun saclariyla, hava alani buyuklugundeki gomlek yakalariyla, ayak bileklerine inerken bollasan ispanyol paca pantolonlariyla hayattan zevk aliyor gibiydiler. Konvers ayakkabi yerine Raf giyiyorduk, Wrangler kot herkese nasip olmazdi. Yine de benim cocuklugum, gecekondu mahallesinde yasayan Erdogan'la kiyaslaninca oldukca renkliydi...



Bugunlerde dusunuyorum da,  Turkiye'de %50 gibi oylar alabilen AKP'nin onunu ceken lider kadrosu, neden laiklikten, kadin erkek esitliginden, Ataturk'ten, onun modern devrimlerinden, onun subaylarindan  bu kadar oc alir duruma geldi. Muazzam bir planla Turkiye'yi yonetir duruma gelmelerinin asil nedeni, bizden almak istedikleri hinc ve tiksintiymis meger. Bunu dusunuyordum, nasil oldu da boyle oldu diye.  Lider kadrosunun bu denli kinle bize saldirmasinin cevabi bu insanlarin nasil yetistigiyle aciklanabilir diye cikarimsadim. Gerilere gibip sorumun cevabini  cocuklugumun gri ve gokkusagi karisik yillarinda aramamin nedeni bundandir.



Onlarin dunyasi, eminim farkliydi, gri degil siyahdi. Varos kulturunde, ozgur dusunce yok, bagnazlik vardi, daha mutlu yasar gibi gozuken sehirli halka duyulan ozlem, onlara ulasamamaktan oturu kine donusuyor ve kendi darliklarini kullanarak gucu elde etmeye yemin etmis beyinler bu melankoliyle yogruluyorlardi.  Ayni o gunlerde ilk 10 yillarini yeni bitirmis Almanya'daki Turklerin durumu da oldukca ilgi cekiciydi, simdi bunu gorebiliyorum.  Dusunun bir kere;  orta cagdan yeni caga gecerken padisah topundan baska aydinlatma gormemis Anadolu'nun koylusu bir anda, Avrupa'nin ortasina Sarlken medeniyetinin tam ortasina koyden indim sehre misali goc ediyor. Ne buyuk bir kultur sokudur bu; dil bilmez, yol bilmez, yordam bilmez, benim saf koylum, Herr Schumaher'in yaninda, vizir vizir gecen otobanlarin arasinda apisip kalmistir zahir. Bu durumdaki her zavalli, kendi gibilerini bulmak, vahim durumlarini paylasmak, bir klube uye olarak guc bulmak ister, bunu bir kurtulus olarak gorur. Bu durum kara amacli cikar cevreleri icin mukemmeldi elbet. Onlar dini, Islami kullanarak bu insanlari tutkalladilar, Turkluk degil klube uyelik onemliydi ve Islam da bunun gostermelik amalgamiydi. Bu guc buyudukce, Almaya'daki zavallilarin uzerinden rant elde edip guclenmeye basladikca, uzantilari Turkiye'deki zavallilari da aglarina dusurmek icin kollari sivadilar. Zaten ezilmis olan varos insanini ayni Almanya'ya goc edenlerde oldugu gibi, onlarin bu durumunu kulllanip, sehirliye ozentiyi, kine cevirmeyi ve bunu yaparken de statukoyu, Cumhuriyeti, laikligi, onun bekcisi Turk ordusunu, kadin erken esitligini, Islam kilifiyla dusman ilan etmeyi gayet iyi becerdiler. Ne zamanki bu genclik bu kinle buyudu onlara gucten paye verdiler, Varoslara tapu verdiler. Bir gecekondusu olanin iki uc dairesi oldu. Artik sehirli gibi yasayabileceklerdi, zorlamaci dayatilmis ananeleriyle sehirliligi harclamalari gerekiyordu. Ortaya sikma bas cikti, melankolik Gencebay, macho Erdogani dogurdu. Bir garip toplum anlayisi dogdu. Bu arada bizler susturulduk, biz de yasama kaygisiyla, ay sonunda yapmamiz gereken 5 bin liranin ardina dusup onlarin bizden hinc almalarina seyirci kaldik. Turklugumuz, arabesklesti, acaip bir sey olduk.

Eger halen o griyle karisik gokkusagi gunlerini animsiyorsaniz, bu kadar yozlasmamis, temiz, laik, subaylarina gururla bakan o toplumu unutmadiysaniz, biraz olsun kizip kinlenebiliyorsaniz, belki bu iyidir. Bu ofke ayni onlarin baslangici gibi bizim icin de itici bir guc olabilir. Yeterki onlarin ekmegine yag surmeyi birakip, odunsuz savasmaya kararli olabilelim. Irticayla mucadeleyi zindanlayan bir zihniyete karsi baska cikar yolumuz yok, bunun ayirdina varmamiz sart; ya ozgur, laik Turkiye ya da yobaz, zavalli bir baska Orta Dogu ulkesi: secim sizin.

Friday, July 15, 2011

Yasam


Yasam cok degerli. Saglikli yasam, daha sonra yuksek yasam kalitesi, daha iyi evler, daha iyi arabalar, marka kiyafetler,  pahali tatiller, bunlar hemen hemen hepimizin kisitli yasam surecimizde, kismen suremizi uzatmak, kismense daha zevkli bir hayat surmek icin yaptigimiz seyler. Bir de insanin, uretmekten hoslandigi, kendini mutlu eden ugrasilari var. Kimisi sanat dallarinda, bilimde, sporda, yazarlikta, kendi isinde, bu tatmini bulabiliyor. Hemen hemen hepimiz, digerleri tarafindan taninmayi, itibari, ugrasilarimizin baskalari tarafindan takdir edilip, dikkat cekmesini isteriz, tipki benim su an bu makaleyi yazarken hissettiklerim gibi.

Fakat yasam gercekten cok mu degerli? Saglikli yasam, yuksek yasam kalitesi, arabalar, marka kiyafetler, meslek tatmini,  itibar gormek, takdir edilmek, bunlar gercekten bir anlam ifade ediyor mu?

Diyelim ki ediyor, etmesi lazim, birseylerin bu olumlu yasamlarimizda, bir anlami olmasi, farklilik yaratmasi gerekiyor. Aksi takdirde hic bir onemimizin olmadigini kabul edip bu dunyaya sadece zaman doldurmak icin mi geldigimiz sorusu bizi cok degersiz kilmaz mi? Tabii olumun kacinilmaz oldugu bir yasam dongusunde, aslinda yasam kalitesini yukseltip, daha uzun ve/veya daha mutlu yasamanin ecele faydasi olmadigi gercegi, sonucta oldukten sonra omur boyunca duyulan hazlarin, veya cefalarin bir anlam ifade etmeyecegi hepimizce biliniyor. Yasamlarimizin bireyselligi, ve farkliligi, aslinda bizim haricimizde birbirinden farksiz gibi gorunen bir cok etmene bagli.

Basit bir anlatimla, toprak, su ve gunes olmadan yasamin bizim tanimladigimiz, anladigimiz manada olamayacagi, herbirimizin bireyselliginin aslinda bu ana etmenlere bagli oldugu ve biraz daha derin bir bakis acisiyla, ilintisiz gibi gorunen olaylarin bir biri ardina gelmesinin, herbirimizin dunyaya gelmesine sebep oldugu gercegi hepimizce bilinmekte. Biraz daha yukaridan bakarsak, aslinda, dagda, agacta, yaprakta, bocekte, su damlasinda, yanan mumda, bizi biz yapan bir cok ortak, farksiz ogeyi gorebiliriz. Bunlardan birinin olmamasi bizim karmasik yapimizin bozulmasi veya bizden farkli baska bir birey olmamizi rastgetirebilir.

Yani aslinda, sorgulamak istedigim, yasamimiz boyuncaki bireysel ovunme ve cabalamalarimiz sonucta bireyselligimizi saglayan bir cok farksiz ogenin bir basarisi veya bararisizligi.  Bireysel olmayan bir yasamda neden bireysel amaclar guttugumuzu anlamakta zorlaniyorum.

Dunyaya rastgele gelisimizin bireysel bir olgusu yoksa, olumlu dongumuzde, bireysel cikarlar pesinde kosup, yasamimizi digerlerinden farklilastirmak icin neden ugrastigimiz sorusunu kendimize sormaktan hep kaciniriz? Alternatifimiz nedir?

Bireyselligimizi, etrafimiza yayabilirsek, yanimizda veya uzagimizda bizi biz yapan olusumlara kendimizi paylastirabilirsek, tasta, dagda, suda, ateste, kelebekte, bulutta, denizde, dalgalarda, kendimizden bir parca gorebilirsek, ve onlarin dahi, digerlerine ve bizim varligimiza muhtac oldugu bilincine varabilirsek, biteviyeligin yani olumun tutsagi olmadigimiz gercegini anlamak bilincine varmis oluruz.

Aslinda, herseyin heran bir donusumden gectigini, hicbir seyin var veya yokolmadigini, farkliliklarin ayniliktan kaynaklandigini ve mutlak dogrunun anlik bir kavrama oldugunu ancak birey bilincimizi torpuledigimizde anlayabiliriz.

Bence, bugun tek basiniza kaldiginiz bir zaman, etrafinizdaki ogelere biraz daha farkli bakmaya calisin,  nasil bu olusumlarin kendinizi olusturabildigine biraz kafa yorun, sonra kendinizi basinizin uzerinden gecen bulutla, saclarinizi titreten ruzgarla butunlestirin, kendinizden bir parca gormege calisin. Eminim basarili bir deneyimizin olacak. Eger kaybettiginiz sevgililer, olume ugurladiginiz sevdikleriniz varsa onlari da bu ogelerde gormekten cok mutluluk duyacaksiniz, cunku onlarin varligi, sizin ve etrafinizdaki herseyin varligi gibi birbirine bagli ve surekli bir donusum icinde. Kendimizi etrafimizla ozdeslestirmek, mutlak dogruya varma gercegine ulasmamiz icin gerekli tek yol. Gunumuz toplumundaki yarismaci bireysellik, bizim bu kolay gibi gozuken yolda mesafe kaydetmemizi oldukca zorluyor.

Sonucta, olumun bir son veya dogumun bir baslangic olmadigi gercegine ulasabilmek ne kadar zor olursa olsun evrensel varlik bilincini anlik da olsa hissetmenin hazzi, tarif edilemeyecek kadar yogun ve degerli.

Saturday, July 9, 2011

AKP-ABD-ISLAM uclemeMEsi


Bakin Osmanli devrinde Turk emperyalizmi, Nazi doneminde Alman emparyalizmi, Kankuesta doneminde Ispanyol ve Portekiz emperyalizmi, asirlardir suregelen somurgeci Ingiliz emperyalizmi, vesaire vesaire tarihin her doneminde guclu devletler zayif ve manipule edilebilenleri ezmis ve cikarlari dogrultusunda icislerine karismistir. Bunu kimse yadsiyamaz.

Ne yazik ki dinler yokolmadan dunya barisinin olamayacagi, en buyuk insan katliamlarinin dinler yuzunden yapildigi bir gercektir ve tarih bunu kanitlar. Aflarina siginarak soyluyorum, garip bir sekilde, bir cok laik, Kemalist aydin arkadaslar da bu konuda tikanip, hep ayni lakirtiyi soyleyip duruyorlar: basimiza her gelenin musebbibi Amerika ve haclilar. Bence degil, kuskusuz onlar ellerinden geleni yapacaktir, tarihteki diger emparyalist gucler gibi ama gercek suclu ve sorumlu, Kemalist devrimleri Anadoluya tasiyamamis biz ve bizden onceki aydin nesillerimiz, isin dogrusu bu. Yoksa, birdenbire iki kisiden biri AKP'ye oy verir duruma gelmedi. Elbette ki, Ataturk'un misyonu, zorlama bir deneydi, yani 600 yillik gerici, yobaz halki bir anda moderniteye donusturmek, bu ancak zamanla ve tam bilincli politikalarla olabilecek bir olay. Ne yazik ki yetismis, okumus insan gucumuzun azligi bizi bu gunlere getirdi. Ataturk sagina bakiyor, soluna bakiyor, adam yok, her bakanligi kendi mi idare etsin, ki bunu da yapmistir, frenk tabiriyle "mikro-manage" etmis, insanustu calismistir. Bakmis, biraz biseylerden anlayan, okumus, Menderes, Bayar gibileri var. Bunlarin da ne melem kisiler olduklarini, yiyici ve cikar cevrelerine memleketi peskes cektiklerini tarih yazdi. Iste  degisimini tamamlamak bir kenera dursun, transformasyonu gelistirememis, oteleyememis bir deneydir Turk toplumunun bugunku durumu.

Bu toplumun zayif noktalari tuketimi cok sevmesi, lagarligi bir siar olarak gormesi ve dinsel soylemlerle manipule edilebilmesi. Obur tarafta, bunlari nasil degistirebilirizi tartisan bizlerin ayni turden hataya dusup, dinsel soylemlerle kendinizi kandirmamamiz lazim.  Ata'miz ne guzel soylemis, buyrun bir daha tane tane okuyup, ozumseyelim:

We do not consider our principles as dogmas contained in books that are said to come from heaven. We derive our inspiration, not from heaven, or from an unseen world, but directly from life.

In human life, you will find players of religion until the knowledge and proficiency in religion will be cleansed from all superstitions, and will be purified and perfected by the enlightenment of real science.

I have no religion, and at times I wish all religions at the bottom of the sea. He is a weak ruler who needs religion to uphold his government; it is as if he would catch his people in a trap. My people are going to learn the principles of democracy, the dictates of truth and the teachings of science. Superstition must go. Let them worship as they will; every man can follow his own conscience, provided it does not interfere with sane reason or bid him against the liberty of his fellow-men.
-- Kemal Ataturk

Not: Ataturk tam bir realistti, ateist olarak tanimlamaktan da ben cekinmiyorum, bizim halka bu soylenmez tabii ama  yukaridaki soylemi dil surtchmesi degildi herhalde: I have no religion, and at times I wish all religions at the bottom of the sea...

Monday, July 4, 2011

BALYOZ (aka SLEDGEHAMMER) Nedir bu isin asli?


Once Balyoz neyin nesi onu bir anlayalim:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Balyoz_darbe_planı_davası

190'dan fazla subayin yargilandigi bir dava bu. Bu 190'in icinde 30'dan fazlasi halen aktif gorevde bulunan generaldir.  Mart 2003'de Irtica tehdidine karsi TC hukumetini devirmege dayali darbe hazirliklarindan dolayi bu insanlar yargilaniyor. Bu kadar insanin tutuklanmasina neden  savcinin elinde bir gazetecinden aldigi  bavulla getirilmis belgeler, CD'ler, ordu ve donanmada daha sonraki aramalarda bulundugu soylenen CD'ler.  Yani genel olarak dijital belge olarak bilinen belgelerden suclaniyor bu kadar insan.

Dunyada dijital belgelerin guvenirliligi hukuksal olarak tartisilmakta ve dunyadaki demokratik ulkelerdeki mahkemelerin uygulamalarinda, bu belgelerin yanliz basina tutuklamaya yeter delil teskil edemeyecegi genel olarak kabul edilmis durumda. Detayli bir analiz ve neden salt elektronik olarak bunun hukuksal olamayaci icin asagidaki linke bir goz atmak yeterli.

http://all.net/Talks/CyberCrimeSummit06.pdf

Hatta, dijital olmayan kanitlarin olmamasi halinde dijital kanitlarin hicbir guvenirlilik tasimadigi bilimsel olarak irdelenmis:
http://www.igi-global.com/viewtitlesample.aspx?id=8361

ve asagidaki sonuca ulasilmis:
Digital “Evidence”
is Often Evidence
of Nothing
Digital data increasingly presented in courts as evidence is mistakenly viewed by
judges and juries as inherently unalterable. In fact, digital data can be very easily
altered and it can be impossible for this falsification to be detected. A number of common
ways are described whereby data in one’s computer can enter without the computer
owner’s knowledge, let alone complicity. The same applies to all digital storage media,
such as those used in digital cameras, digital “tape” recorders, digital divers’
computers, GPS “navigators”, and all other digital devices in common use today. It is
important for judges and juries to be highly skeptical of any claims by prosecution that
digital “evidence” proves anything at all.

Bununla birlikte, yukaridaki paragrafa atifta bulunarak, en son donemde Balyoz davasinda kullanilan dijital belgelerin uzerinde polislerin, kanitlarin bulunma tarihinden once oynama yaptigi tespit edildi. Yani bunca insani tutuklamaya yeter gorulen dijital belgelerin uzerinde polisin dijital imzasi yer almakta. Bu ne demektir. Kanitlarin "manufactured" yani sonradan uretilmis oldugunu dijital olarak belgelemektir. Oyle ya da boyle dijital verilerin kanit olarak kullanilmamasi gerektiginin cok guzel bir ornegidir bu. Asagidaki linkte, Balyoz kaniti olarak gosterilen CD'lerden birinde bulunan Word dosyasinda kanitlarin bulunma tarihinden evvel bir polis memurunun 144 defa oynama yaptigi gozukmektedir. Ancak bu bilgiye bile suphe ile bakmak lazimdir. Cunku "Dijital kanit hicbirseyin kaniti olamaz".

Balyoz Darbe Planı Polis Kurgusu Çıktı !

Bunlar cok onemli tespitler kuskusuz, ancak Turk halki olarak kacirdigimiz, Balyoz savcilarinin suclamalarindaki ana tez yani  hukumeti alasagi etme senaryosunun nedeni. Kacirdigimiz nokta "Neden", ordu hukumeti indirmek icin farazi kurgular duzenlemis ? Cevap : IRTICA. Ordu zaten ayni nedenden oturu tarihimizde daha once darbe yapmadi mi, evet ve kurgulamaya, onlarca CD dolduracak kadar belge yazmaya gerek duymadan yapti. Niye gerek duysun ki. Ama benim kastettigim, gerek duyup duymamak degil, bu insanlar neden hukumeti indirmek istesinler; nedeni IRTICA.

İrtica kelimesinin sözlük anlamı gericiliktir. İrticai faaliyetlerde bulunanlar, toplumun sahip olduğu çağdaş değerleri reddedip akla ve bilime aykırı eylemlerde bulunarak çağ dışı bir düzeni geri getirmeye çalışırlar. Her türlü gelişim, değişim ve yeniliğe karşı tavırlı olmak irticanın en önemli özelliğidir. 


Cok gerilere gitmege gerek yok, Sivas'ta Madimak Oteli'nde 35 insanimiz diri diri yakilmistir yobazlar tarafindan. Laik yazar ve dusunurler katledilmis, sorumlular halen bulunmamistir. Bulunmak istenmemistir. Buyuyen Islamciligi gozler onune seren, Irticaya karsi duran insanlarimiz, Abdulhamit devrini aratmayacak bir sekilde kodese atilmistir. Serbest dusunce ve yazi ozgurlugu Turkiye'de irtica tabusuyla sinirlandirilmis, internet sansurlenmistir.  Istanbul'da sanat galerisi acilislarina giden insanlara saldirilmis bicaklanmis, dovulmustur. Bedri Baykam Islamci olmadigi icin bicaklanmistir. Istanbul'da Etek giydigi icin carsafli kadinlarin saldirisina ugramis insanlar, yerel belediyelerin alkollu icki yasaklari  gunluk aktualitedir. Turkiye'de Islam, guc odaklarinin elinde kullaniliyor ve Osmanli ruhu hortlatilmaya calisiliyor. Cumhuriyet tarihi boyunca verilen odunler, ezanin Arapca okunmasi, Imam hatiplerin sayisinin 10 misli artmasi, tekke ve zaviyelerin vakiflar adi altinda faaliyet gostermeleri, Tubitak, TRT ve bircok devlet dairesine Islamci gorusu onde olanlarin yerlestirmeleri, sagci solcu kavgasina yesil Islamla care bulunmasi bunlar hep irticai faaliyetlerin artmasina yardimci olmustur.


Ileriyi gormek lazim, yoksa yukaridakiler, Mozambikte degil Turkiyemizde oluyor ve daha yakin gecmiste her birey icin Irtica ile mucadele bir odev iken, simdi irticaya karsi durma fikrinde olanlar tutuklaniyor. Olaya boyle bakmak lazim.



Turk Silahli Kuvvetlerinin Irtica tehlikesine karsi tedbirli olmasi, ve olasi vahim senaryolar karsisinda plan yapmasindan dogal bir sey olamaz. Bu TSK'nin en onemli odevlerinden birisidir. Isin bu kismina nedense pek deginilmiyor sanki Irtica tehlikesi yokmus gibi gosteriliyor. Tabii maksatli....
....

Saturday, July 2, 2011

Sunday, June 26, 2011

Truly Satanic(!) Quotes


If the misery of the poor be caused not by the laws of nature, but by our institutions, great is our sin.
-- Darwin.
JP's take: Ugly face of capitalism is portrayed here very nicely.


We can allow satellites, planets, suns, universe, nay whole systems of universe, to be governed by laws, but the smallest insect, we wish to be created at once by special act.
-- Darwin.

JP's take: What an admiration of ourselves. Darwin nails it once more very plainly.

"When you plant lettuce, if it does not grow well, you
don't blame the lettuce. You look for reasons it is not
doing well. It may need fertilizer, or more water, or
less sun. You never blame the lettuce. Yet if we have
problems with our friends or family, we blame the other
person. But if we know how to take care of them, they will
grow well, like the lettuce. Blaming has no positive
effect at all, nor does trying to persuade using reason
and argument. That is my experience. No blame, no
reasoning, no argument, just understanding. If you
understand, and you show that you understand, you can
love, and the situation will change"
— Thich Nhat Hanh
JP's take: Master is the man.

"Until there is peace between religions, there can be no peace in the world."
— Thich Nhat Hanh



JP's take: Who could argue with this?


You are like a candle. Imagine you are sending light out all around you. All your words, thoughts and actions are going in many directions. If you say something kind, your kind words go in many directions, and you yourself go with them. We are ...transforming and continuing in a different form at every moment.
-- Thich Nhat Hanh

You are what you want to become. Why search anymore? You are a wonderful manifestation. The whole universe has come together to make your existence possible. There is nothing that is not you. The kingdom of God, the Pure Land, nirvana, happiness, and liberation are all you.
--Thich Nhat Hanh



JP's take: It says it all: There is nothing that is not you. Wow. 


We do not consider our principles as dogmas contained in books that are said to come from heaven. We derive our inspiration, not from heaven, or from an unseen world, but directly from life.
-- Kemal Ataturk


JP's take: And I bow - He is my king.





In human life, you will find players of religion until the knowledge and proficiency in religion will be cleansed from all superstitions, and will be purified and perfected by the enlightenment of real science.
-- Kemal Ataturk



JP's take:  if it were to happen nobody would be calling it religion.





I have no religion, and at times I wish all religions at the bottom of the sea. He is a weak ruler who needs religion to uphold his government; it is as if he would catch his people in a trap. My people are going to learn the principles of democracy, the dictates of truth and the teachings of science. Superstition must go. Let them worship as they will; every man can follow his own conscience, provided it does not interfere with sane reason or bid him against the liberty of his fellow-men.
-- Kemal Ataturk


JP's take: Guess who he was talking about ? (Ans: RTE)

Friday, June 17, 2011

Liboshlar







Liberal insan kimdir? Olaylara her yone esit olarak bakabilerek kendi gorusunu ozgur dusuncesiyle ifade edenlere liberal denir. Liberal konzervatif olamaz, bir fikri sonuna kadar inanan dogmatik hic olamaz. Onlarin isimleri baska. Yani liberal olmak bir fikre koru korune bagli olmamayi, ve belli bir ideoloji gutmemeyi gerektirir. Bununla birlikte, siyah ve beyazin tonlari nasil mevcutsa; solcu liberaller, islamci liberaller, Kemalist liberaller, ummetci liberaller, ve bunlar gibileri de vardir. Peki libosh kime denir, acaba liberal tanimiyla bir ilgisi var midir?

Bence kelimenin liberali cagristirmasindan ote, anlamsal da bir bagi var. Yukaridaki tanimlara biraz "kaypak"lik iksiri katarsak, yaranma, farkli olma ve kisisel egolarin tatmini bazlarini da eklersek Libosha yaklasmis oluruz. Bir libosh icin bugunku dusuncenin yarina degismesi cok normaldir, onlar gormek istediklerini kendi cikarlari cercevesinde kendilerine sanki dogruymus gibi empoze ederler. Mutlu azinliga gipta ile baktiklarindan, onlar gibi olabilmek icin her turlu yorumlarinda, olaylara yansiz bakma ilkesini gozardi ederler.

Turkiye'mizde bir cok libosh var, ve %50'lik AKP oylari bu sayinin artmasina vesile oldu. Goygoycu, saksakci sinifi kendilerini liberal adlederler ama bu bir kandirmacadir, aslinda belki de kendi yasam goruslerine cok zit olan islamciligi, ekonomi iyi gidiyor, iyi isler yapiliyor, yurt disinda itibarimiz artti uyuntulariyla desteklerler. Tabii kisa goruslu olduklarindan ileride bu desteklerinin kendi yasam tarzini tehdit edebilecegi gercegini gormezden gelirler.
Kaldi ki sanildigi gibi isler iyi gitmemektedir.

Turkiye, satilan fabrikalarinin, haberlesme baglarinin, saglik sektorunun satislari sonucu gelen parayla "volatile" sahte bir sicak para girdisi yasamakta, ve ureticiligin tesviksiz kaldigi bugunlerde hazin sona dogru adim adim ilerlenmektedir. Dis yatirimcilara bagli bir ekonomi ancak dis yatirimcilar para yapabildigi surece vardir. 60 milyar dolara yakin para ozellestirmeler sonucu elde edilmistir. Bu para piyasalarin kipirdanmasini sagladiysa da, guvenirliligi olmayan ve uzun vadede cokecegi kesin gozuyle bakilan bir ekonomi yaratilmistir. Turkiye'de binlerce insan fikirlerini soylemekten, yazi yazmaktan, hapse atilmis, insanlarimiz delilsiz, suresiz cezaevlerine kapatilmislardir. Turkiye'de adalet sistemi calismamakta, davalar hizlica gorulememektedir. Partizan savcilar, CMK'nin 25. maddesini bahane gostererek toplumu dusmanliga itme gibi uretilmis bir suclamayla, her istediklerini tutuklama yetkisine sahiptirler. Polis teskilatimiz ummetci MHP zihniyetine hizmet etmektedir. Toplum susturulmus, korkutulmus, libosh gibi dusunmeye itilmistir. Toplumun pek azi akli-selimi yitirmeden oylarini kullanmistir. Kime mi, AKP olmasin da kime olursa...