Thursday, June 24, 2021

Sikeydas

 Cicadas ('Sikeydas')

Bunlar iki küçük iğne başını andıran kırmızı gözlü, geniş kanatlı ve iri etli gövdesi olan ve bir şekilde hayat hikayelerini dinleyince 'sevimli' olarak da görebileceğiniz böcekler.

Hayattaki tek amaçları aslında bizimkiyle aynı, tıpkı tüm varlıklar gibi bu döngüde hayatın itici gücü olan kendi nesillerinin devamı dürtüsüyle başı ve ucu belli iki kapılı handa kendi hayat hızlarıyla ilerleyip yeni nesiller yaratmak, kısacası cinslerinin bekaası için üremek.

Onyedi yıl boyunca toprağın yarım metre dibinde yaşıyorlar, sonra ne oluyorsa oluyor, gökten vahiy mi iniyor, veya kurban olduğum(!) yumurtaya can veren rabbim böyle mi buyuruyor bilinmez, onyedinci yılın ilk yaz günlerinde, yerin dibinden yukarıya doğru çıkmaya başlıyorlar, açtıkları küçük deliklerden kıdım kıdım, o ince ve kıvrık bacaklarıyla her gün bir arpa boyu yol gide gide en sonunda yeryüzüne çıkıyorlar. Sonrası daha da ilginç.

Metamorfoza uğruyor vücutları, tırtıl gibi bir zarın içinden kanatlanıp renk değiştiriyorlar, bambaşka bir canlı olup on yedi yıl yerlerde emeklemişken bir anda uçmaya başlıyorlar.



Olan bitene anlam veremeyen insancıkların arasında ağaçların gövdelerine tutunarak çiftleşmek için göğüsleri çatlarcasına bir bağırma yarışına giren bu böcekler adeta her ağacın altından geçene bir konser verircesine orjilerini kutluyorlar. Trilyonlarca sikeyda böceği yaşadıkları bu hızlı üç haftayı yüksek desibelli sevinç naralarıyla süsleyip, varlıklarını belli ediyorlar. Öyle ki, bu üç hafta boyunca, tüm bölge, sanki bitmek bilmeyen bu hoş circir sesleriyle çınlıyor. Kolay mı, dilek olay, sen on yedi yıl sırf o üç hafta için yerin dibinde zindan hayati yaşa ve sonra sadece üç hafta için eş bulma, seks yapma ve yumurtlama evrelerini ışık hızıyla tamamla ve bu dünyada başka yapacak bir şeyin kalmadığına kani olup ağaçlardan tekrar yere düş ve kurda kuşa yem ol.

İnanılmaz değil mi. Bu olay her onyedi yılda bir tekrarlanıyor, ve genellikle Amerika'nın kuzey doğusunda, Virjinya bölgesinde tezahür ediyor.

Bir de bu böcek sikeydaların metamorfaza uğramış insan kılığında halleri var. Onları şöyle ifade edelim; onlar davalarında hırsızlık da yapsalar, ırza geçip, milletin amina da koysalar, dava adamıdırlar. Onlar daha basit tanımıyla davaları adına her yol mübah zihniyetindeki lağım fareleridir (yine lağım farelerini tenzih ederim). Onlar sikeydaların metamorfaza uğramış halleridir.

Kendi kuytularında ve varoşlarında yıllar boyu imamın ezanıyla bilenmiş, ezik ve cahil ruhlarını tatmin için, para için, her türlü rezilliği yapmaya hazır ve nazır, ilimi, bilgiyi, adaleti, hukuğu, bir çöl bedevisinin kitabına indirgemiş, ve bu kandırmacayla ruhlarını aklayabileceklerini kendilerine inandırmış, buna da dava demişleri dünyada hiç bir böcekle, hayvanla kıyaslamak dahi o böcekler ve hayvanlar için alçaltıcı olur.

Ne yazık ki, bu cinsler de kendi bekaaları için ürüyorlar, hem de tavşanlardan bile hızlı, dört, beş, altı çocuk yaparak. Kafalar yıkanıyor, Kuran kursu, tarikat, Reis vesaire derken ortaya karışık üstüne de hilalı amber ay yıldız oluyor sana ümmetçi, başı kapalı, ruhu bozuk, şeriatçı, hırsız, kayırıcı, kokuşmuş dava adamı. Davaya hizmet edenler bal tutup barnaklarını yaladılar yıllar boyu, kim itiraz ettiyse, onu zindana attılar, terörist dediler, din düşmanı dediler. Peki bizler ne poh yedik.

Affedersiniz biz aynen de pohu yedik. Hala da sus pus oturuyoruz, bizim on yedinci senemiz ne zaman gelecek  Allahım ? Duy bizi sayın Ramses, ilahi adalet ne zaman vuku bulacak ? Bize de azıcık bah n'olur yumurtaya can veren Rabbim(!).

Biz ne zaman o üstümüzdeki zarı atıp, isyan edeceğiz - gerçek davanın çıkar ilişkisi olmadığını, serbest düşünce ve fikir özgürlüğünün ortak idealler olduğunu ne zaman idrak edip bunu kendi davamız yapacağız ?

Ne zaman miting yapacağız ?

Ne zaman boykot edeceğiz ?

Ne zaman grev yapacağız ?

Ne zaman muhalefeti degistirecegiz ?

Ne zaman yetti gali diyeceğiz ?

Ne zaman her konudaki eksikliğimizi şovenizmle ve ezik kibirle yamalamaktan kurtulacağız ?

Onlarin davalarının bileşenleri, hırs, para ve boktur.

Bizim davamızın bir tek bileşni var, o da akılcı ve dinden bağımsız serbest fikir özgürlüğüdür.

Sadece bu paydada birleşelim, birlikte naralar atıp desibel seviyemizi yükseltelim, gerçek dava neymiş, kefen giydirmek neymiş, savunmasız masumları kalleşçe kurşunlamak neymiş, 46 yerinden çocukları önünde bıçaklanarak öldürülmek neymiş, hacının kucaguna oturtulmak neymiş, kadin haklari neymis, kusara bakmak neymiş, köprüde savunmasız tertemiz çocukların boynunu vurmak neymiş, bunları o dava adamı müsvettelerine gösterelim.

Nasıl mı ?

Miting yapacağız.

Boykot edeceğiz.

Grev yapacağız.

Muhalefet partisini degistirecegiz.

Özetle savaşacağız. Yoksa kimse bunu bize gümüş tepside sunmayacak, sunmak istedi mavi gözlü bir dev, ancak bu davaları kazanmak hazırlop olmuyor, toplumlar kendi içlerinde metamorfozu gerçekleştirmek zorundalar, zoraki olmuyor. Eğer olamıyorsa ki buna Türkiye'nin ümmetçi zihniyetine karşı olanlar karar verecekler, aksi takdirde yaşanacakları düşünmek dahi istemiyorum. Aslinda hali hazırda olmuş olanlar bile yenilir yutulur değil, savaşmazsak olacaklar ise en çok kağıt üstünde fiilen yaşananın tasdiki olacaktır. Yani fiilen yarı İslami dürtülerle yönetilmeye başlandık, daha ilerisi aleniyata dökülmüş olabilir, yani Türkiye İslam Cumhuriyeti tasdik edilir, tüm Cihana da öyle duyurulur ki buna da kimse şaşırmaz. 

Bir dahaki onyedi yilda gorusmek uzere elvada Sikeydalar.