Sunday, October 30, 2016

AL SANA OSMANLI

AL SANA OSMANLI !


1923’te…
Nüfus 13 milyon civarıydı, 11milyon kişi köyde yaşıyordu.
40 bin köy vardı,
38 bininde okul yoktu.
Traktör sıfırdı, karasaban’dı.
Beş bin köyde sığır vebası vardı.
Hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu.
İki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu,
bebek ölüm oranı binde 480’di, her doğan iki bebekten biri ölüyordu.
Memlekette sadece 337 doktor vardı.
Sadece 60 eczacı vardı, sadece 8’i Türk’tü.
Diş hekimi, sıfırdı.
Dört hemşire vardı.
40 bin köy, sadece 136 ebe vardı.
Ortalama ömür 40’tı.
Yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bindi. Ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu,kiremit bile ithaldi.
Limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti. Toplam sermayenin sadece yüzde 15’i Türk’tü.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras kalan sadece dört fabrika vardı, Hereke ipek, Feshane yün, Bakırköy bez, Beykoz deri…
Elektrik sadece İstanbul, İzmir ve Tarsus’ta vardı. Otomobil sayısı bin 490’dı. Sadece dört şehirde özel otomobil vardı.
Kadın, insan değildi.
(Veremle boğuşan halk, ahırda yatarken…
Bademlerin yere göğe sığdıramadığıAbdülhamid’in 16 tane eşi vardı. Nazikeda, Safinaz, Dilpesent, Peyveste, Nazlıyar, Bidar, Mezide, Emsalinur hanım filan, 16 tane… Yaş itibariyle, tamamı çocuktu. Tayyip Erdoğan’ın dedemiz dediğiAbdülmecid’in 22 eşi vardı. Ahali ineğine verecek saman bulamazken, herif sarayında iki futbol takımı kadar kadınla yatıyordu.)
Tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu. Arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak, trenlerle çalınmıştı.
Kimisi alaturka saat’i kullanıyor, güneşin battığı anı 12.00 kabul ediyordu, kimisi zevali saat’i kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12.00 kabul ediyordu.
Kimisi güneş batarken grubi saat’i esas alıyordu, kimisi güneşin tamamen battığı ezani saat’i esas alıyordu. “Saat kaç birader?” diye sorduğunda, her kafadan bi ses çıkıyordu.,
Kimisi hicri takvim kullanıyordu, kimisi rumi takvim kullanıyordu. Kimisinin şubat’ı kimisinin aralık’ına denk geliyordu. Herkes aynı zaman dilimindeydi ama, farklı aylarda yaşıyordu!
Dirhem, okka, çeki vardı. Arşın, kulaç, fersah vardı. Ne ağırlığımız dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne uzunluğumuz… Ölçülerimiz ortaçağ’dı.
Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu.
Okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. Okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu.
Toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. Türkiye’nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı.
Öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. Tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi. Ülke bilim’den çoook uzaktı.
600 sene boyunca Türkçe’nin ırzına geçilmiş, Osmanlıca denilmişti. Arapça, Farsça, Fransızca, İtalyanca kelimeler, Levanten terimler dilimizi istila etmişti. Karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan Arapça’yla Türkçe yazmaya çalışıyorlardı.
“Harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik” falan deniyor ya…
İbrahim Müteferrika’dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz?

Sadece 417’ydi.Bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı. Ki zaten, Müteteferrika da devşirmeydi, Macar’dı.
Bu topraklara kitap gelene kadar, Avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, beş milyar adet satılmıştı.
Voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: “İstanbul’da bir yılda yazılanlar, Paris’te bir günde yazılanlardan azdır!”

Ve neymiş efendim, mezar taşı okuyacakmış…
Sen önce iki tane kitap oku da, dünyadan haberin olsun biraz!...

Onur Öztarhan

Sunday, October 23, 2016

Bir diger Islam batakligi: Turkiye


Turkiye - Turkkiyye - Wembley'de gurbetcilerimiz inletiyor ortaligi 14 Ekim 1987: Turkiye, Turkkiyye. Dakika 88, Neil Webb, sol aciktan ver kac ve kalecinin solundan 8-0. (Sag yone bir turlu alisamadim). Sekiz sifir. Gurbetcilerde cit yok. Ingilizler'in meshur "England Till I die" lakirtisi stadyumda aksederken bizimkiler de baslari onde bir defa daha rezil bir sonucla soyunma odasinin yolunu tutuyor. Disarida ise kavga var, gurbetcilerimizle holiganlar birbirine giriyor. Baldirlara saplanan cakilar, kafalarda kirilan bira siseleri... O aksam haberlerinde, TRT spikeri, bir gurbetcinin 10 holigani mahvettigini gogsunu gererek anlatirken sekiz sifir kimsenin umurunda degilmis gibi bir hava yaratiliyor. Kahraman ve caliskan ve dahi guclu bir irkin ahvadiyiz. Sekiz sifir yenilsek de, o koy bizim koyumuzdur.

Osmanli zamaninda Musul bizimdi, yani oralara girip boy gostermemiz bizim dogal dogum hakkimizdir gibilerinden verilen demecleri duyunca iste o sekiz sifirlik hezimetler ve gariban horozlanmalar, eziklik kompleksleri geliyor aklima.

Turk milleti caliskandir. Nah! Turk milleti tembeldir. Son uc yuz yilda ne bir ilmi ilerleme vardir ne sosyolojik ne de filozofik bir dahi cikarmisizdir. Hal boyleyken ve istatistiki olarak Turkiye'den iyi bir sey cikacaginin olasiligi yok denecek kadar azken, bakin su kurban oldugumun Zeus'u bize sari sacli mavi gozlu bir kurtariciyi bahsetmistir. Gerisi bildiginiz gibi. Belki bilip de soylemek istemedigimiz gercek ise, bu ezik halkin gururunu oksayislarin devam ede geldigidir.

Turkiye'nin kumasi Iskoclarin kesik renkli parcalardan olusan kiltleri gibidir; Lazi vardir, Gurcusu vardir, Makedonu vardir, Arnavutu vardir, Kurdu vardir, Dadasi vardir, Turkmeni vardir, Suryanisi vardir, Ermenisi vardir, vardir oglu vardir. Yani Turk deyince bu topraklarda besyuz yildir yasayan tum irklardan bahsediyoruz, birbirine girift, kaynasmis, savaslarda yan yana can vermis, bayramlarda birlikte dans etmis bir mozaik. Ama bu mozaik paril paril Turizm Bakanligi'nin tanitim filmlerindeki Iznik mozaiginden bayagi farkli bir mozaiktir. Bu mozaigin altini tutan tutkal yani alt kimlik, birlikte yasaminin ongurdugu hosgoru, adil duzen, dil ve tarih birligi, ortak cikarlardan ziyade buyuk cogunlukla dindir, Islamdir.

Bu tespit cok mu mesnetsiz zannedersiniz. Bu tespit oyle dogrudur ki Erdogan'a gucu veren de, Menderes'i bastaci yapan da iste bu ayni islami guctur. Bakalim; Yenikapi'daki milyonlar, son on dort yildir Osmanlilik heveslisine oy veren halk, 15 Temmuz'da elinde palalarla, kafasinda sariklarla dolasan guruh, Katarlilarin ikiyuz bin dolar fiat bicdigi Iphone-5 telefonuna sahip senaryo dilberi, Ekmelci Kemal, sarayci Bahceli, 17 Araliga kadarki cemaatlere laf soyletmeyen Binali, ve daha binlerce islamci, bu cogunlugun bizzati "Made in Turkey" yerli mali uretimleri degil midir. Hepicigi de Islamla yetismis Turk kumasi degil midir ? Hepsi ayni yalakta ayagini yikayan, sonra da pis corabini islak ayagina tekrar giyen, ay sonu yapicagi iki-uc bin lira para haricinde etrafinda olanlara umarsizca bakan insan kitleleri, yine o ayni islamci Turk halki degil midir ?

Hayal gormeyelim beyler.

O Ataturk'un caliskan ve milletin efendisi dedigi ayni bu halktir. O camurlu batakligin icindeki halkin hamurundan kafayi yukari cikartmaya calisanlar, devrimci gencler, yurtdisinda tahsil gormus, murekkep yalamislar, Ahmet Cevatlar, Mustafa Suphiler, Mustafa Necatiler, Mustafa Kemaller yok mudur, tabii ki verdir. Amma velakin o balcigin icinden yukari soluk alabilmeye cikanlarin soluk borularinda o camur hep kalmistir. O camur Islam'in camurudur. Camuru tukurup yoluna devam etmek isteyen Mustafa Kemal'in Turk halkini ilerletmeye yonelik mucizevi devrimleri, Anadolu yatayina indirilememis, koylu ve dinci halkimizin derisinin altina nufuz ettirilememistir. Bunun en buyuk nedeni o camuru tukurememis aydinlar ve halkimizdir. Oyle bir toplum dusunun ki konustugu, anlastigi dilden farkli Arapca yazilmis bir kitaba anlamadan inanir, bin dortuz yillik bir Arap tarihini kendi kutsali gibi gorur, o toplumun referanslari Arabistan yarimadasina endeksli kalmaya mahkumdur.

Proletaryanin idareye hukmedisini kapital azinligin cikarlarina karsi olarak goren McArthurcu anlayis, Komunizme karsi cadi avini 1950'lerden 90'lara kadar devam ettirmis, daha sonralari da Komunizme karsi Islami desteklemek yanlisini gostermistir. Bu ongorussuz dis politikalar, zaten hala orta cagda yasayan Islam toplumlarinin batiya karsi duyduklari eziklikle beslenerek buyumus, bes liraya sandvic alacak parasi olmayani Van munit diyen, cihadist despot kriminal Erdogan'i cani pahasina savunacak hale getirmistir.

Herkes inandiginda ozgur olmamalidir. Inandigin diger insanlarin yasayisina karisiyorsa, hosgorussuzse, diger anlayislarin da hosgorusunu hakedemez. Islam laik olamaz, cunku kuran seriatdir. Seriat tanimi itibariyle laik degildir. Oyleyse laiklerin islamin ne oldugunu iyi anlamalari ve Islama karsi hosgurusuz olmalari kendi varoluslari icin sarttir. Yoksa Islam laik duzeni yikar ve yikacaktir. Islam olmeyi mukafat olarak endokrine ettigi surece kaybedemez. Boyle bir guce karsi nasil savasabilirsiniz ?

Islama inanan masum diyebileceginiz buyuk sehir yamaclarinda, banliyolerde, yoksul koylerde yasayan insanlarin hosgorusuz kafa kesen gercek(!) muslumanlari urettigi bir dunyada yasiyoruz. Bunun ayirdinda olmamak kafayi kuma gommekle esdegerdir. Kendini irticaya yani dinsel bagnazliga karsi koyan Kemalizm dahi, Islam konusunda acikca gorus bildirmekten geri durmustur. Herkes inanisinda ozgurdur demek Islami ve tarihini iyi bilmemektir. Onun icin Kemalizm dahil tum ideolojiler, Islama yenik dusmeye mahkumdur. Hicbir dusun sisteminde bu denli onemli bir nokta suruncemede birakilamaz. Turk toplumunun ve belki de tum insanligin selameti dinden uzaklasmakla mumkundur. Sagduyulu, rasyonel, akilci yonetimler, dinden tam bagimsiz olmadikca uzun omurlu olamazlar. Bu "dinsizlestirme" misyonu gizli veya acik bir sekilde bir transformasyon politikasi olarak uygulanmadikca, demokrasi dahil her hangi bir ideolojinin politik islama karsi basari gostermesi olasi degildir.

Teekbir - Teekbir - Wembley'de gurbetcilerimiz inletiyor ortaligi 14 Ekim 2017, Turkkiyye Turkiyye ve Allahuakbar.






Monday, October 17, 2016

GÖTÜNÜN KILIYIM



Gotunun kili olmak insanlar icin hep kolayi secmektir. Kifayetsiz beyinler, zayif gozler gercekleri goremezler. Statukoya karsi gelecek bir fikriniz varsa cefa cekersiniz, dislanirsiniz; got kili olmak ise bir efor sarfetmenizi gerektirmez, got kili olmak suyun yoluna gitmesini kenardan seyretme kolayligidir.

Got killarindan degisim ve ilerleme bekleyemezsiniz cunku o seyircidir, atil ve mutedilligin cikarina hizmet ettigini kaniksayandan toplum icin birsey bekleyemezsiniz. O kendi ismi, sifati ve pozisyonu icin kolay savaslarin cengaveridir. Kuruluslarin, partilerin basinda, yonetici pozisyonunda, statukoya prangali got killari epeyce mevcuttur. Insanlarin bu got killarini tercih etme sebepleri vardir.

Az risk, cok kar, keskin fikirleri tercih etmez. Kendi halinde civildayan bir kusa kimse dokunmaz, ama kargalara karsi gelen bir kanat cirpisin disinda kalmaya hep ozen gosterilir. Aslinda o cesur serce, kargalara karsi kimsenin destegine gerek duymadan one atilmistir. Onun icin atilmak onemlidir. Hayatta bir one atilanlar vardir, risk alanlar, destek ummadan sirf inandiklari ugruna pozisyon beklemeden carpisanlar, bir de kenardan bakan got killari. Got killari hep tercih edilir. Oysa ki cesur sercedir kargalari kaciracak, yoksa hareketsiz korkuluklar, atil olduklari kesfedildiklerinde onlari tutan saman kadar kolay yerle bir olurlar.

Her yanimiz got killariyla doluyken, bizim o cesur sercelere her zamandan daha cok ihtiyacimiz var.
Gercekleri gorebilen guclu bakislara, kivrak zekalara, saglam duruslara her zamandan daha cok ihtiyacimiz var.
Kafasinda sarik, belinde satir, elinde Kuran'la, tanklarin ustunde poz veren, Yenikapi'da saksak tutan got killariyla savasacaklara her zamandan daha cok ihtiyacimiz var.