Org. Cetin Dogan'in kaleminden alintilar:
(yazinin tamami burada)
Bu konuda daha önce yaptığım açıklamaları özetleyerek tekrar etmemin yararlı olacağını sanıyorum:
Bilindiği gibi komşumuz (Yunanistan) EGE Denizi’nde kara sularını 12 mile çıkarma hakkına sahip olduğunu iddia etmektedir. Komşumuzun böyle bir karar vermesi durumunda ülkemizin Batı’dan açık denizlere çıkma imkanı kalmayacağı için, önce T.C. Hükümeti tarafından 15 Nisan 1976 yılında A.B.D’ye yazılan mektupla, bilahare Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından resman ilan edilen komşumuzun “Karasularını 6 milin ötesine çıkarması durumunda bunu harp sebebi sayacağına” ilişkin halen de yürürlükte olan bir kararı bulunmaktadır. Seminerde irdelenen “Egemen Harekat Planı”, TBMM’nin verdiği bu kararın, Hükümet tarafından uygulanmasına ilişkin direktif alındığı zaman 1nci Ordu K.lığınca yürürlüğe konması için hazırlanmıştır.
Seminerde yapılan irdeleme ve müzakerelerin zeminini teşkil eden Jenerik Senaryo, ülkemizin dışarıdan iki cepheye angaje olması ve içeride irticai ve bölücü unsurların ayaklanma girişimlerinin var olduğu faraziyesine dayandırılmıştır. Jenerik Senaryo’nun “olasılığı en yüksek, tehlikeli bir senaryo” olarak nitelendirilmesinin nedeni, komşumuzun gerçekten kara sularını 6 milin ötesine çıkarma gibi bir niyeti varsa, bu kararını ülkemizin en zayıf bir anında gerçekleştirmek isteyeceğinin olasılık bakımından da yüksek olmasıdır. Jenerik Senaryoda “Türkiye’nin Irak’a müdahalesini gerektiren bir durum” yaratılmış, bu nedenle 1 nci Ordu Birlikleri’nin bir bölümü Türkiye’nin Güneydoğu’suna, 2nci Ordu Bölgesi’ne kaydırılmıştır. İçeride başlayan karışıklıklara paralel olarak, Batı’daki komşumuzun da karasularını 6 milin ötesine çıkarma yolunda bariz adımlar atmaya başlaması ile ortaya çıkmakta olan siyasi ve askeri tabloda Egemen Planını’ın uygulanabilirliği irdelenmiştir.
Bu irdelemede İstanbul ve mücavir bölgede ortaya çıkan irticai ayaklanmalar karşısında Hükümet’in aldığı sıkıyönetim kararını uygulanması konusunda kuvvet yeterliliği ile EMASYA Planları da doğal olarak gündeme gelmiştir. İrtica tehdidinin resmen kırmızı kitaplardan çıkarılması, irticanın resmiyet kazanmasından başka bir anlam taşımayacakır. Nitelikleri Anayasamızda belirlenmiş Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı irticayı bir tehdit olarak görmek suç ise, evet bu suçu ben işledim ve işlemeye de devam edeceğim. İrtica’dan söz etmek, bir askeri plan seminerinde kullanılan jenerik senaryoda (OYTS) irticai bir kalkışmadan söz edilmesi suçsa evet ben bu suçu işledim. İrtica yaşayan bir gerçek haline geldiğnde, serpildiğnde tehlike olmaktan çıkar, egemenlerin felsefesi, hayat tarzı haline gelirse laik düşünce yapısına sahip olanlar tehlike haline gelir. Evet ben bu anlamda tehlikeliyim. Seminere katılanlar benim emrimle katılmıştır.
Cemaatın gölgesininin düştüğü yargılama, acemice sahnelenen bir “ortaoyunu”na benzeşiyor. Bu oyunu kurguluyanların yaptıkları soytarılık ve acemiliği “Yandaş Basının” alkışları ve goygoyları “oyunu” kurtarmaya yetmeyecektir. Hangi kesimden olursa olsun bu iğrenç oyunda rol alanlar sadece hedef alınan bireylere ve bu bireylerin temsil ettiklere kurumlara karşı değil, aynı zamanda insanlığa karşı işlenen bir suçun ortağı olmuşlardır. Diğer taraftan bu dava vesilesi ile “devlet sırrı” niteliğindeki bazı belgelerin yabancılara servis edilmeleriyle ağır suç işlendiği de unutulmamalıdır.
No comments:
Post a Comment