Gogun koyulasan pastelligi, havadaki topragin kokusu, caddelerin islakliginda ayaklarin yere vurma sesi, sehrin betonlarindaki ayazin isligi, akliniza geldiginde zamanda geriye donup duyumsadiginiz enstantaneler, cocukluk gunleri, hala dun kadar tazelikle bezenmis anilar, bitevi hayatin gercek anlam ve tatlari iste hepsi bu. Bazen olur olmadik yerde o kokulari, o renkleri, o sesleri bulup cikaririm, derinlerden yillarin otesinden. Nasil degerlidir, nasil anliktir, gelir ve giderler; tekrar geleceklerini bilirsin, o ani yasamislik, ve o ani kaybedis; gelir ve gider, dogar ve olur, kisadir, bazen de cok kisa. Yasam bu olsa gerek. Daima kisa ve daima degerli.
Bu anlar olmadan yasamin manasi nicedir. Gunesin yuzune vurusunu onun sicakligini hissettiginde zaman oyle hizla akar ki, ay sonu odemen aklina gelir, unutugunu zannedersin o ilikligini gunesin yuzune vuran, kisa bir an once gunesin yumusak dokunusunu. Ancak, o siradisi an bir gun cikar gelir hatirlatir kendini yine kisa ve yine hazzi doyumsuzca. Iste o kisa anlarda, yasam degerlidir, sonsuzdur, paha bicilmez ve tamamen senindir. Kimse alamaz, kimse bilemez, kimse olcemez, olculemez.
Iste gercekligi bulma, kisa da olsa bu anlarda saklidir. O duygu tarif edilemez, yorumlanamaz, hissedilir. Sorgulanamaz cunku hakikattir. Kanit gerektirmez, bilirsin ve sadece vakif olursun, yaradilisin manasini anlarsin, cozersin, tarif edemezsin. O anlari anlatamazsin kimseye, anlayamaz en iyi dinliyen bile cunku o an sana ozeldir, ancak sen degerini bilirsin.
O anlar senindir ama sensiz olan hersey vardir icinde, oyle ki bellegine kisa devre yaptiran, o aylik odemeni dusundurtmeyen senden baska bir sey olmak zorundadir. Gogun koyulasan pastelligi, havadaki topragin kokusu, caddelerin islakliginda ayaklarin yere vurma sesi, betonlardaki ayazin isligi, o kokular, o renkler, hic biri senden olmayan, senden gelmeyendir. O an senin bir sekilde senden olmayanlari gorebilme anindir.
Iste sadece senin vakif olabilecegin gerceklik senden olmayan herseyi ama sadece seni icermeyenler butunudur. O ani tanimlarken kendinden bahsedemezsin, cunku bu ani tarif etmen icin hersey yetersiz kalir, sen bile. Olumsuzluk dahi bu ani tanimlatamaz sana. Olumden korkmazsin, cunku olum ve dogum o ani tanimlayamaz, o ani hissetmek etrafindaki herseyin aslinda sen olabilecegin hissi olum veya olumsuzluk tanimini gecersiz kilar. Eger sen heryerde ve herzamanda isen zamanin ve olumun varligini hissetmezsin. O ani yasamislik o gerceklige ulasim, o haz ne olumludur ne de olumsuz, basitce tanimlanamaz, ona ulasabilirsin, ama onu tanimlayamazsin.
Gunumuzun yarismaci toplumunda one cikma istegi, lafini dinletme, kendi dogrulugunu kanitlama hissi, para kazanip luks yasam arzusu tek bir seyi saglar; debelenerek gecirilen bir yasam, yanilgilar, cekinceler, yeis, ve olum korkusu. Isimler koyarsiniz, tabular yapar, kendinizi kamplara ayirirsiniz; olumu son olmaktan cikarmak icin olumden sonra da yasamin var oldugu inanciyla hayatlarinizin her anini korku icinde gecirir dua eder yalvarirsiniz. Halbuki, yasamin manasini olumsuzlukle tanimlamak yasami tanimlamaktan bir kacis degil de nedir. Bu borburlenici akil yurutme herseyin yitip bir tek insanin daimi kalicagi inancidir. Bu turden inanclar, insanin yasami ve varolusunu sorgulama yetenegini koreltir; gerceklige ulasmasini engeller, ve herseyden onemlisi insani kendini yapan herseyi horgormeye ve mahvetmeye iter.
Iste neye inanirsaniz inanin, dini gorusunuz ne olursa olsun, bu yaziyi okuduktan sonra kucuklugunuzden bir ani duyumsamaya calisin, anlik da olsa o hazzi yasama pratiginin size verdigi gerceklik duygusunu tatmaya calisin. Belki o ani hissetmek sizin etrafinizla baris icinde olabilmenizi sagliyacak, ve olumun de bir son olmadigini ancak o anlarda yasayabileceksiniz.
No comments:
Post a Comment