Tuesday, August 27, 2024

Karbondioksit sit sit

Tamı tamına iki yüz elli kilo yani çeyrek ton. Buğday değil, et değil. Ne peki ?

Her saat bir kişinin uçakla giderken atmosfere umursamadan saldığı karbondioksit. Sadece bir saatlik bir kişinin dünyaya maliyeti aldığı ucuz uçak biletinden kat ve kat fazla.

Peki her gün kaç yolcu uçuşu var, en az yüz bin. Yani, minimum 50 kişi varsayarsak ortalama yolcu adedini, ve 4 saat ortalama seyir süresini, çok kaba ve iyimser bir tahminle  50x4x250x10e5 = 5 milyar kg karbondioksit eder, veya 5 milyon ton - peki 1.5 derece iklim sıcaklığının ortalama artışı için üst çita ne öngörülmüş: 400 milyar ton -

Yani eğer Somali'yi de merak ediyorum, Paris nasıl orayı da görmek lazım demeye devam ederseniz bu yüzbin uçuşla bu limit diğer sera etkisi yapan endüstriyel gazlarla 2030’a kadar bile zaman bırakmıyor.

Yani kanser değilim çok şükür, öleceğim süreyi bilmemek ne güzel deyip avunmayın, yatırım olsun ilerde değerlenir diye eldeki üçbeş kuruşu nasıl çoğaltırıza kafa yormayın çünkü bu gidişle bir on yıl daha bile zor gözüküyor.

Herkes mültecilerden dem vuruyor, öyle di mi bundan 30 yıl önce uçağa binmek ayrıcalıktı, bugün en çulsuz bile kolayca ülke değiştirebiliyor, Meksika'ya ordan hop New York, Washington, veya Türkiye’ye ordan hop Paris, Londra.

Bu kolaylık daha ne kötülükler yaptı ? Ucuz üretim yani köle çalıştırma düzeneği olan Çin diğer ülkelerin üretim faaliyelerini iflas ettirdi; çünkü malını uçağa koyup ucuza dünyanın öte tarafına postalayabiliyor.

Üretmeyi unutan toplumlar Çin’in olimpiyatlarda kazandığı madalyalara bakıp gıpta ediyorlar. Halbuki bu yükselişin mimarı biziz.

Uçak teknolojisi, seri üretimi hem iklimi mahvetti ve etmeye devam ediyor hem de bir yığın ekonomik bunalım ve yüksek enflasyonu tetikledi. Sadece o da değil, demografik değişiklikler,  mülteci akımları ve sosyal sorunları daha da berbatlaştırdı. Bir çok yerde tutucu çevrelerin kızgınlığını arttırdı, sağ tandanslı politikacılar ülkelerinde birinci parti olacak kadar oy devşirdiler.

Elle tutamadığımız gözle göremediğimiz hava civa nelere kadir bak gördün mü sen. Alt tarafı Karbondioksit deyip geçmeyeecesin, sit siter haberiniz olmaz, demedi demeyin.


Thursday, April 18, 2024

ANZAC DAY



Thousands of miles from home, seventeen, eighteen, nineteen year olds, what were they really thinking ? We can only speculate and guess - the official line is fight for your country and fall as martyr with no hesitation, but was it just that or the thoughts changed very rapidly ? 

By the time they were in the grime of sweat and mud mixed trenches under unbearable heat and stink of human waste, the fluttering feeling of excitement to be glorified in a foreign land must have turned into a nauseous state of shock - by the time they saw what a 10 gram lead could do, tearing nearby comrade's skull and obliterating the youth of the fallen who would never have known what the world had to offer, the shock must have turned into awakening to a blunt reality tilted more towards the odds of making the next day yet alone going back home on two attached legs. Squeezed between a seemingly flatenned tiny universe between half a meter wide trench walls and the bluest sky of the Aegean coast washed with the chilling breeze of the Dardanelles, we might have never known the true feelings of these unfortunate souls. 

Sides fighting viciously for survival to see the next sunrise, had very stark differences on apperances, languages and cultures. But none seemed to be a factor when the bayonets stroke and the steel punctured flesh, the earth has become the ground of creating commonality eliminating differences. It is as if as more blood of these souls sucked into the cracked earth, the more they had become brothers of the fate that brought them together. The definition of this type of brotherhood is not based on any tangible human attribute, its meaning could only be felt but not be told, where greed and pride has no meaning. The sacrifice can not be measured with such earthly commodities. They can not be hijacked by a politician in a fiery patriotic propaganda speech, no price is as high as a young man losing his dreams, his life, his being. 

They are lying in the bossom of the earth where the bluest Aegean sky saluting them for eternity as one united soul regardless of their origin, culture, skin, and language. 

- Lest we forget -